Birçok proje başarısızlıkla sonuçlanıyor. Yapılan araştırmalara göre başarısızlığın birçok nedeni var. Nedenlerinden bir tanesi, hatta en önemlisi, proje yöneticisinin projeyi yeterince kontrol edememesi… Yetersiz proje kontrolü denilince bazı faktörlerden söz edebiliriz.
- proje yöneticisinin yetkisinin olmaması veya az yetkiyle donatılması
- coğrafik olarak dağıtık proje ekibi
- yetersiz planlama
- iletişim yönetimi eksikliği
Organizasyonel yapılara bağlı olarak proje yöneticisinin yetki seviyesi değişiyor. Fonksiyonel yapıda bir organizasyondaki proje yöneticisinin yetki seviyesi, matris yapıdaki organizasyonda bulunan proje yöneticisine göre farklılaşıyor. Matris organizasyondaki proje yöneticisinin yetkisi, göreceli olarak, fonksiyonel’e göre daha fazla. Proje Yönetimi açısından organizasyon yapıları önemli. Bununla beraber projeler, her tip organizasyonda gerçekleştiriliyor. Yetki olmadan proje nasıl kontrol edilecek? Bu soruyla ben de çok sık karşılaşıyorum. Evet bunu yapmak mümkün. Peki nasıl yapacağız? Kontrolü arttırarak! Organizasyonel yapıya göre yetki seviyesi ne olursa olsun proje yöneticisinin, “kontrolü” hesaba katması ve bu noktaya yoğunlaşması gerekiyor. Proje Yöneticisinin kontrol edebilecekleri nelerdir?
- kilometre taşları (milestones)
- proje durumunu gözden geçirme
- değişiklik yönetimi (kapsam, maliyet, zaman)
- raporlama zamanları
- risk izleme
- iletişim yönetimi
Proje yöneticisi projenin kontrolünü ne kadar çok sağlayabilirse o kadar başarılı sonuçlara ulaşabiliyor. Bu konuda, şu anda okumakta olduğum results without authority “controlling a project when the team doesn’t report to you” by Tom Hendrick kitabını tavsiye ediyorum. Anlatım dili ve okuması keyifli, başarılı bir kitap. Yetki olmadan başarılı sonuçlara nasıl ulaşılır? sorusuna detaylı bir çalışma ile cevap vermiş Tom Hendrick.
Bu konuda bir tecrübemi sizlerle paylaşmak istiyorum.
Gerçekleştirdiğimiz projelerde proje yöneticilerine bir hedef vermemiz gerekiyordu. Proje planlarının doğru olarak tanımlandığını varsayarak Schedule Performance Index (SPI) ve CPI (Cost Performance Index)’i birer Key Performance Index (KPI) olarak tanımlamanın yerinde olduğunu gördüm.
Risk yönetiminde kapsamın düzgün olarak tanımlandığı durumlarda artı eksi %10 aralığında SPI ve CPI verilerinin başarı olarak gördük.
SPI ve CPI değerlerinin geçmiş verileri ile birlikte tüm proje yöneticileri ve proje ofisine raporlanmasını şart koyduk. Eğer +-10 marjının üzerinde bir SPI ve CPI değerine ulaşılırsa yeni bir baseline tanımlama ve yeni proje planının sponsor ve PMO tarafından tekrar onaylanması gerekliliğini ortaya çıkardık.
Bu şekilde hem planlama hatalarımızı, hem de icra (execution) sırasında ortaya çıkan değişimleri kontrol etme imkanına ulaştık.
Tabii tüm bunları gerçekleştirmemizi sağlayan, ekiplerin ve proje yöneticilerin düzenli olarak kullandıkları PMIS aracımızdı. Bu arada KPI olarak kullandığımız değişkenlerde PMIS üzerinden raporlama yapılıp yapılmadığını otomatik olarak kontrol etmemizi sağladı.
Detaylarla ilgili önümüzdeki günlerde bir blog yazısını kendi blog’umda yazacağım.
Bu arada bu güzel yazıları bizlerle paylaştığınız için ayrıca teşekkür ederim.
Erdem Seherler